26 Aralık 2008 Cuma

ATATÜRK’ÜN ANKARA’SI
( 1919’dan 2008’e )

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlayan Ulusal Direniş Hareketi, Amasya Tamimi’nin ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri’yle şekillendirilmiştir.
Sivas Kongresi, Türk Ulusu’nun Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkması ve Cumhuriyeti Kurulması için önemli bir mihenk taşıdır.
Kongre’nin ardından, Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal, Ankara’ya gidilecek olmasıyla ilgili olarak;
Asıl tehlike, batıda, arkasında emperyalist güçler bulunan Yunan Ordusu'dur. Bu bakımdan uygulanacak yol ve yöntem şudur ki; genel durumu yönetip, yürütme sorumluluğunu üzerine alanlar, en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye, elden geldiği kadar yakın yerde bulunmalıdırlar. Yeter ki, bu yakınlık genel durumu gözden kaybettirecek derecede olmasın! Ankara bu şartları kendisinde toplayan bir noktada bulunmaktadır. O halde; cephelere ve İstanbul'a demiryolu ile bağlı olan ve genel durumu yönetme bakımından Sivas'tan hiç bir farkı olmayan Ankara'ya gelinecektir’ şeklinde düşüncesini açıklamıştır.
Heyet, 18 Aralık 1919 tarihinde Sivas’tan ayrılmış ve Kayseri üzerinden, Ankara’ya doğru hareket edilerek, 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya ulaşılmıştır. O günkü şartlarda Ankara, Anadolu’nun ortasında ve küçük bir kasaba görünümündedir.
Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye, bugünkü Genelkurmay Başkanlığı’nın, Jandarma Genel Komutanlığı yönündeki alanda Ankaralılar tarafından karşılanmıştır. Bugün orada, bu karşılanışı simgeleyen ve üzerinde o günün önemini anlatan ifadelerin bulunduğu bir de anıt bulunmaktadır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı Ankara’dan sevk ve idare edilmiştir. Ankara’da, sırasıyla, önce Meclis açılmış, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara’nın Başkent olması kabul edilmiş ve ardından da Cumhuriyet’in ilanıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bütün dünyaya resmen duyurulmuştur. Onun için, Ankara’nın, Cumhuriyet Tarihimizde önemi büyüktür.

* * *
Bugünkü Ankara’ya baktığımızda ise; durum içler acısıdır. Modern görünümlerin yanı sıra, şehir merkezinin birazcık dışına çıktığınızda; gecekondularla yüzyüze gelirsiniz. Şehrin merkezinde ise; Atatürk’e ait değerlerin hızla yok edilmek istenmesinin izleri açıkça görülebilmektedir.
Örneğin:
-Milli Bayramlarda, özellikle bir-kaç yıldan buyana, Atatürk Bulvarı’nda Türk Bayrağı göremezsiniz. Büyükşehir Belediyesi, nedense asmıyor… Ama, Arap ülkelerinden birileri geldiğinde; o ülkenin, şehrin merkezi yerlerine asılan bayrakları sayesinde, Ankara alacalı-bulacalı renklere bulanıyor.
-Yıllardır Ankara’nın sembolü olarak kullanılan Hitit Güneşi ambleminin yerine, Atakule görüntüsüyle birlikte minare ve cami kubbesi ağırlıklı ve Ankara’yı hiçbir şekilde çağrıştırmayan bir garabet, mahkeme kararına karşın, sembol olarak kullanılmaya devam ediliyor.
-Ankara’nın simgelerinden birisi kabul edilen Atatürk Bulvarı, sözüm ona trafiği rahatlatabilmek adına, alt-üst geçitlerle parçalandı. Trafikteki rezalet halen sürüyor.
-Atatürk’ün, Ankaralılar tarafından karşılandığı yerdeki anıt bakımsız haldedir. Anıtın bulunduğu yerin her türlü hizmeti Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda olduğundan, anıtın düzenleme ve/veya restorasyonu da onlara aittir. Yaptığım araştırma neticesinde öğrenebildiğim kadarıyla; ne kendileri yapıyor, ne de başkalarının yapmasına izin veriliyor.
-Başkentin en önemli sorunlarının başında susuzluk geliyor. Bugün için, ağır metal artıkları içerdiği konusundaki tartışmalar halen sürdürülen Kızılırmak suyu, çoğunlukla bulanık bir şekilde, Ankaralılar’ın kullanımında. Şehrin büyük bir bölümü bu suyu kullanmak zorunda bırakılıyor. Başka şansları var mı ki?
-Ankara, asla temiz bir başkent olamadı. Bugünkü Yerel Yönetim 15 yıla yakın bir süredir görevde. En son örnek de; Kurban Bayramı’nda yaşandı. Şehrin rastgele yerlerinde, denetimsiz, kesilen kurbanların artıkları günlerce ortalıkta kalakaldı. Kızılay ve civarını yeniden söylemeye gerek var mı?
-Altyapı yetersiz. En küçük bir sağanak yağmurda bile şehri su basıyor. Kar yağdığında, bazı ara sokaklara günlerce araçla girilip/çıkılamadığı oluyor.
-Dünyanın hiçbir Başkentinde göremeyeceğiniz, 20-25 yaşındaki eski belediye otobüsleri halen hizmette. Otobüslerden dolayı gürültü kirliliği had safhada. Kimin umurunda?
-Atatürk Orman Çiftliği elden çıkmak ve mevcut özelliğini yitirmek üzere.
-Soğuk günlerin başlamasıyla, yaklaşık 25 sene gerilerde kalan hava kirliliği yeniden ortaya çıktığı. ODTÜ raporlarına göre kükürtten başka Arsenik de içerdiği kanıtlanan kalitesiz kömürün dağıtımı tam gaz devam ediyor.
-Büyükşehir Belediyesi’nin son marifetini de; Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun televizyondaki tartışmalarından öğrendik. İddiaya göre, İ. Melih Gökçek doğalgaz sayaçlarında, bizden fazlasıyla paralar almış. Parasını geri almak isteyenlerden de; mahkeme kararı getirmelerini istiyormuş. Konu hakkında, bugünlere yandaş medya organlarında farklı yayınlar var ama inanılacak ve itibar edilecek gerekçeler henüz duyulmadı.
Bunların dışında yazılabilecek bir o kadar daha konu var.

* * *
Geçenlerde bir yakınımızın cenazesi için Karşıyaka Mezarlığı’na gittim. Mezarlığın ortası sayılabilecek en yüksek yerine koskocaman bir tesis yapılmış. İçinde Cami, geniş bir avlusu, bir o kadar araç park yeri, cenaze için ihtiyaç duyulabilecek her türlü hizmetlerin verildiği bölümler ve en önemlisi de; cenaze sahipleri ve cenazeye gelenlerin oturabileceği kapalı bir mekan da var. Üstelik, kapalı mekanda verilen çay hizmetleri de ücretsiz…
Bayram da, mezar ziyareti için gittiğimde yine gördüm. Hatta oturdum etrafıma şöyle bir göz gezdirdim. Gelenler hallerinden pek memnundu. Güzel de olmuş. Bu cami kompleksine hiç bir diyeceğim yok.
Bunu niye mi anlattım?
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Mart-2009’da yapılacak yerel seçimlere endeksli ve devlet kesesinden olduğu herkesler tarafından bilinen gıda ve bol arsenikli kalitesiz kömür yardımları ile Karşıyaka Mezarlığı’ndaki cami kompleksine gösterdiği ilginin bir kısmını da Atatürk’ün Ankarası için göstermesinin iyi olacağını düşündüğüm için. Ama nerede o günler?
Sizin, Büyükşehir Belediyesi olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara için gerekli olan hizmeti vermeme lüksünüz yoktur. Olamaz da!
Dünyada eşi benzeri olmayan bir Cumhuriyet’e başkentlik eden Ankara bunlara layık değildir. Siyasi düşünceniz ne olursa olsun; madem ki Ankara’ya Belediye Başkanı oldunuz; gereğini de yapacaksınız. Yapmalısınız!
Ankaralılar, ciddi bir sorumluluğun altındadır. Yerel seçimlere fazla bir zaman yoktur. Gıda ve Ankaralılar’ı şimdiden zehirlemeye başlayan kalitesiz kömür dağıtımının sağladığı imkanlar, Atatürk’ün Ankarası’ndan daha önemli olmamalıdır!
Bunlar birer oyundur. Oy toplama yöntemidir. Yardımlar, yardım olmaktan çıkmış, siyasi birer faaliyet olmuştur. Önce yoksul bırakılan Halkımıza, devletin malı, yardım adı altında ve oy avcılığı için verilmektedir. Bu hizmet değil, olsa olsa siyasi yönetimin uyguladığı sadaka kültürü demokrasisidir. Artık gözümüzü açalım ve oyunlara alet olmayalım.

* * *
Büyükşehir Belediyesi’nin pek fazla bir gayret göstermemiş olmasına karşın; 13 Ekim 2008’de Ankara’nın Başkent oluşunun 85. yılı kutlandı. 27 Aralık 2008 tarihinde de; Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 89. yılı kutlanacak. Bu vesileyle, Ankara’nın içinde bulunduğu durumu bir kez daha, başta Ankaralılar olmak üzere, bütün dostların, dolaysıyla Türk Ulusu’nun dikkatine sunuyorum.
Atatürk’ün Ankarası, Atatürkçü Düşünceyi hazmedemeyen, Laik Cumhuriyeti asla benimsemeyen, Atatürk ve O’na ait bütün değerleri, gizli veya aşikar yok etmek isteyen kişi ve kuruluşların inisiyatifine asla bırakılamaz.
Cumhuriyet’in önemli kazanımlarından birisi olan Ankara’ya, şartlar ne olursa olsun, Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış ve Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne, özde, bağlı vatandaşlarımız sahip çıkmalı ve Ankara’yı, Cumhuriyet’le birlikte, ilelebet korumalıdır.
Kaybettiklerimiz, yeniden ve kolay kazanılamamaktadır!
CENGİZ ÖNAL
Araştırmacı-Yazar

Hiç yorum yok: